Fuzûlî'nin Ali Şir Nevai'nin Gazellerine Nazireleri

Derleyen: Mustafa Bolat

Nevâi:

Ol meleksîmâ perî kim halk anın hayrânıdur
Cânlar âşûbı velî âşüfte cânım cânıdur
Tıfl evrâk içre bir-bir bergi gül tergen gibi
Nâmeyi hicrân ara tim-tim sirişkim kanıdur
Görse cân zahmında kanlık merhemin eyler gümân
Kim bozulgan gönlüm odından kızık peykânıdur
Yüzüne mey gülleri yüz fitne kıldı gûyiyâ
Fitne her gül kim açar yüzün anın bostânıdur
Var mudur gönlümde kisgen hem elif hem na’lu dağ
Yâ bu mir’ât içre salgan aks hüsnün ânıdur
Dehr târâcı kılur üryân çemen ra’nâların
Yelden ün çekmez yıgaçlar kim çemen efgânıdur
Ey Nevâi bil ki tan atkunça ağlar her gece
Çerhdek her kim ki bir bedmihr sergerdânıdur

Fuzûlî:

Ol perî-veş kim melahât mülkünün sultânıdır
Hükm anun hükmü bana fermân anun fermânıdır
Sürdü Mecnun nevbetin şimdi menem rüsvâ-yı aşk
Doğru derler her zaman bir âşıkın devrânıdır
Lâhza lâhza gönlüm odundan şererlerdir çıkan
Katre katre göz döken sanman sirişkim kanıdır
Çâkler cismimde tîğ-i aşktan ayb etmeniz
Kim cünûn gül-zârının bunlar gül-i handânıdır
Ey Fuzûlî ola kim rahm ede yâr efgânına
Ağlagıl zâr anca kim zâr ağlamak imkânıdır

Nevâi:

Meni eylepdurur bir kâtili peymanşiken âşık
Ki tîği zulmüden olmış menimdek yüz tümen âşık
Sorar kim âşıkım senmü mukir olsam helâk eyler
Erür bu turfe kim yalgan deyalman kim eman âşık
Eğer ‘aşk etti vîrân hânümânım bâk imes nevçün
Ki çün azmi fenâ kûyınadur neyler vatan âşık
Ger ölsem ‘aşk tağı tîği zahmından yalan gam yok
Ki bes hem lâlelerden eylese kanlık kefen âşık
Kazıp gam tağı taş üstinde ölmek ne idi mendek
Ger ermez erdi bir Şîrin sanemge Kûhken âşık
Visâl imkân imes tâ olsa özlükten serimûi
Bes olgay farz kim kılgay fenâ tavrını fen âşık
Nevâi şâdsen kim öldürür uşşâkın amma gör
Ki sendeklerni dermü bâri ol sîminbeden âşık

Fuzûlî:

Olur ruhsârına gün lâ’line gül-berg-i ter âşık
Sana eksik değil gökten iner yerden biter âşık
Bana maksûd terk-i aşk idi veh kim beni hüsnün
Olup gün günden efzun kıldı gün günden beter âşık
Temâşâ-yı cemâlinden nazar ehlini men’ itme
Ne sûd ol hûb yüzden kim ana kılmaz nazar’ âşık
Çemende pây-bûsundan oluptur sebzeler hürrem
Heman bir sebzece olmağa âlemde yeter âşık
Kılarsın bir ciğer kan her yana bakdıkça ey zâlim
Ne bakmaktır bu her dem kandan alsın bir ciğer âşık
Kırarsın ehl-i aşkı tutalım kimse elin tutmaz
Ne iştir bu gerekmez mi sana ey sîm-ber âşık
Ne pervâne döyer bir şu’leye ne şem’ bir âha
Fuzûlî sanma kim benzer sana âlemde her âşık

Nevâi:

Ne sun’undan aceb yüz min cihân olmak binâ peydâ
Ne mülkünge halel yüz min cihandek olsa nâpeydâ
Ne pâyânı celâlü kibriyâdur kim tefâvüt yok
Eğer yüz min cihandek olsa nâpeydâ veyâ peydâ
Ezel hem sen ebed hem sen ne evvel birle âhir kim
Ana yok ibtidâ peydâ muna yok intihâ peydâ
İrâden birle takdîrinden olgay ikki kevn içre
Eğer olsa fenâ zâhir veger olsa bekâ peydâ
Felek hem âciz ahter hem zebun sayrû sükûn içre
Ki sendendür ne olsa encümü eflâk arâ peydâ
Bahâne ümmühât oldıyü âbâ yoksa sun’undan
Atâ birle anâya ne atâvü ne anâ peydâ
Niçe kim bahr ile kan olsa senden terbiyet yetmey
İmestür mümkün olmak dürrü la’li bîbahâ peydâ
Çü bahri rahmetin mevc ursa peydâ bolmagay hasça
Niçe cürm ehliden kim olsa yüz kûhi hatâ peydâ
Nevâinin dilin şükrünge gûyâ eyle kim bolgay
Ana hamdin gülistanında her dem yüz nevâ peydâ

Fuzûlî:

Zihî zâtın nîhân ü ol nihandan mâ-sivâ peydâ
Bihâr-ı sun’una emvâc peydâ ka’r nâ-peydâ
Bülend ü pest-i âlem şâhid-i feyz-i vücûdundur
Değil bi-hûde olmak yok iken arz ü semâ peydâ
Kemâl-i hikmetin izhâr-ı kudret kılmağa etmiş
Gubâr-ı tîreden âyîne-i gîtî-nümâ peydâ
Dem-â-dem aks alır mir’ât-ı âlem kahr ü lûtfundan
Anun’çün geh küdûret zâhir eyler geh safâ peydâ
Gehi toprağa eyler hikmetin bin meh-likâ pinhân
Gehi sun’un kılar toprağdan bin meh-likâ peydâ
Cihân ehline tâ esrâr-ı ilmin kalmaya mahfî
Kılıptır hikmetin küffâr içinde enbiyâ peydâ
Nişân-ı şefkatindir kim olur izhâr-ı hamdin’çin
Fuzûlî tîre tab’ından kelâm-ı can fezâ peydâ

Nevâi:

Dehr sûdından tama’ üz kim ziyânı pîş imes
Ömrni tutgil ganîmet kim zamânı pîş imes
Ev binâ eylep acebtür elni mihmân eylemek
Ol ki bu ev içre beş gün mîhmânı pîş imes
Koy tevânâlık sözin yâd et ecel hârın ki bil
Peşşeler nîşi kaşında nâtüvânı pîş imes
Gir fenâ deyrinde kim her şeyhü yüz sevdâ ana
Ol ki adın hânekâh koymuş dükânı pîş imes
Ey ki olmış hil’atin zerbeft varı bil kim ol
Ma’ni ehlin güldürürge za’ferânı pîş imes
Mihr tâcü çerh tahtın olsa gâfil olma kim
Mihr bîmihrü felek nâmihribânı pîş imes
Şehge iş el fikrini kılmakdur ol kim zîb kim
Bir sürü koydur ruâyâ ol şubânı pîş imes
Ger Nevâi istedi evvârelik ey ehli hûş
Gam yemen dîvâneyi bîhânümânı pîş imes
Evci devlet üzre olsun dâimâ Belkîsi ahd
Kim Zuhal kasrıda her tün pâsbânı pîş imes

Fuzûlî:

Dehr bir menzil halâyık kâr-bânı pîş imes
Söz kamû efsâne il efsâne-hânı pîş imes
Terk-i fikr-i dünye vü sevdâ-yı ukbâ eyle kim
Dünye vü ukbâ hayâlî vü gümânî pîş imes
Ehl-i haşmet kisvetin zer-beft eder bilmez kim ol
Bağ-ı cem'iyyet baharına hazânı pîş imes
Ger tuvanalık sözün söyler melûl etgeç kazâ
Her kimi görsen tüvâna nâ-tüvânı pîş imes
Eyleyip mihnet zamanında dem-â-dem ıztırâb
İsteme rahat ki rahat hem zamânı pîş imes
Ömr nakdin sûd sevdâsına zâyi eyleme
Ol kim adın sûd kılmazsın ziyânı pîş imes
İ'tibâr ey dil Fuzûlî'den götür kim ol fakîr
Bî-dil ü bî-çâre vü bî-hân-ü mânı pîş imes

Nevâi:

Yüzünde mey güli yâ gül açılgan bûstandur bu
Gülünde katre hoy bostandaki sudan nişandur bu
Gözümde katre kanlar bağlagan ermez hemânâ kim
Nazar bağında şevkinden açılgan erguvandur bu
İmes vaslın dilep uçkan gözüm etrâfıda kirpik
Kim ol deryâyı kuşlarga kamışdan âşiyandur bu
Gönülden çıkkan âhım eyler efzun halk sevdâsın
Ki şeydâlık diyârından yetişgen kârvandur bu
Kızıl rengi gözümde görgen anlar eşk seylin kim
Akarga gelgen ol yollar ile her sarı kandur bu
Lebinden hastadur gönlüm dem açma ey Mesîh od kim
İlâcın yüz senindeknin beğenmez nâtüvandur bu
Kuyundek deşt arâ görsen meni köp kaçmağım her dem
Başına evrülür sergeşteyi bîhânümandur bu
Gönül meyhâne râmı hâtırım hoş mey batıdan kim
Muna Rûh-ül-emindür ol ana dârül-emandur bu
Deme hicran tüni her dem yeter ol ayga feryâdım
Ol ay feryâdına yetmez Nevâi ne figandur bu

Fuzûlî:

Eğer çıksaydı derdin cismden derdim ki candır bu
Ne hâcet derdini yeğdir demek candan ayandır bu
Dem-â-dem hûblar cevriyle artar lezzeti aşkın
Yamandır bu ki tahlîk etmedin derler yamandır bu
Hadengi sâyesinde hoş geçir evkâtını ey dil
Ki gül-zâr-ı hayâtın zîneti serv-i revandır bu
Tutuştum âteş-i dilden ciğer kanına gark oldum
Egerçi bir şerâre oddur ol bir katre kandır bu
Cihâna kaddin ile kâkülünden fitneler düşmüş
Kıyâmet ibdidâsı fitne-i âhir zamandır bu
Dediler bî-haberler bâğ-ı cennet kûyuna benzer
Haber verdi bana andan gelen âdem yalandır bu
Fuzûlî kıldı feryâd ü figânın tîre gerdûnu
Henûz ol mâh sormaz kim ne feryâd ü figandır bu

Nevâi:

Sensizin ey ömr bir sâat mana cân olmasun
Sen ol ü bes tûbiyü firdevs ü rıdvân olmasun
Dip imişsen: köydürey bir dağ ile gönlün anın
Her niçün dağ olsa olsun dağı hicrân olmasun
Kaşına kılgaç sucûd öldürdü ol kâfir meni
Hiç müselman yârı yâ Rab nâmüselmân olmasun
‘Aşkıda cânım ukûbetler ile al ey ecel
Tâ anın ‘âşıklığı hiç kimge âsân olmasun
Ol perî gönlümde mihmân olmış ey cân vâkıf ol
Ah odu dûd etmesün zahm içre peykân olmasun
Ey gönül mesti çıkıp şehr içre salmış rüstehîz
Vah haber tut kim bizim bîbâki nâdân olmasun
Dedi kim: cân ver dahi öpgil ayağım toprağın
Ey Nevâi tîzrek ol kim peşîmân olmasun

Fuzûlî:

Cem’ gönlün devr cevrinden perîşân olmasın
Çerh fermânınla gezmekten peşîmân olmasın
Yer işi gök cünbişi re’yinle bir dem olmasa
Yeddi iklîm ü dokuz gerdûn-ı gerdân olmasın
Bir binâdır devletin olmuş penâh-ı hâs ü âm
Ol binâ yâ Rab cihân oldukça vîrân olmasın
Kılmasa âlem murâdınca medâr olsun harâb
Olmasa devrân senin re’yince devrân olmasın
Çizginirken dostlar kâmınca fermânında çerh
Hâkim-i takdîrden tağyîr-i fermân olmasın
Tâbi olsun cümle-i âlem senin fermânına
Cümle-i âlemde senden gayrı sultân olmasın
Lahza lahza gül-şen-i medhinde gûyâ olmasa
Bülbül-i nutku Fuzûlî’nin hoş-elhân olmasın

Nevâi:

La’li ‘aşk ehlinden onça gâreti cân eylemiş
Kim olukka cân verür âyinin âsân eylemiş
Kûyıda etfâl uşşak öldürür bîdâd ile
Şeh meğer şehr içre it katline fermân eylemiş
Subhı ayşım istemiş gam şâmına olmak bedel
Yoksa neyçün yüz üze zülfin perîşân eylemiş
Yâ Rab ol tünni yârutma mihr birle tâ ebed
Kim gârîbe mihriban yârini mihmân eylemiş
Ehli devrân gönlüm âşûbun netip men’ eylegey
Kim anı âşüfte bir âşûbı devrân eylemiş
Gül gibi saç hurde kim yel yırtıban târâc eder
Gonçe kim öz nakdini ağzında pinhân eylemiş
Ey Nevâi deme kim bağrım eritmiş ‘aşk odı
Kim anı hicrân gününün endûhı kan eylemiş

Fuzûlî:

Tâk tâk-ı zer-nigârın çerh virân eylemiş
Hışt-i zerrînin sabâ ferş-i gül-istân eylemiş
Kâtib-i takdîr hatt-ı sebz tahrîr etmeğe
Levh-i gül-zârı hazân bergi zer-efşân eylemiş
Kat edip fasl-ı hazan âb-ı revân şîrâzesin
Nüsha-i gül-zârın evrâkın perîşân eylemiş
Devr cevrin gör ki nüzhet-gâh-ı ehl-i zevk iken
Cûy-bâr ü gül-şeni zencîr ü zindân eylemiş
Eylemiş tedbîr teşvîş-i hazân târâcına
Lâle rengin rantını dağ içre pinhân eylemiş
Rüzgârın tîre bahtın kare nutkun lâl edip
Mâtem-i gül bülbülü zağ ile yek-sân eylemiş
Ey Fuzûlî dehr hâlin şâh-ı gülden kıl kıyâs
Kim verip evvel tecemmül sonra üryan eylemiş

Nevâi:

Kayu kuş kim konar bu peykeri Mecnûn misâl üzre
Erür ten za’fıdan kuşdek ki yangaylar hilâl üzre
Belâ taşı hem olgan kaddim üstinden ırak gitmez
Biaynih nükte yanlık kim düşer yazganda zâl üzre
Eğer meygunluğundan reng eyler erse meşşâta
Gözümnün merdümin koygıl oyup ol turfehâl üzre
Kaşınnın tâkı üstinde imestür anberin hâlin
Zuhal güyâ açıptur ârızı müşkin hilâl üzre
Ne ten nâzikliğinden ger kureyşi börk ağır geldi
Ham eyler çün kirav köprek yağar nâzik nihâl üzre
Sevâdı hat ile hem ârızın hurşîdi revşendür
Safâda ne tefâvüt sâye tüşkenden zülâl üzre
Belinge tâ saçın çırmaştı reşkinden anın her tün
Dimağımda tan atkunça hayâl ermiş hayâl üzre
Gözümni istesen revşen kadehni yapma ey sâkî
Gerekmezdür sehâb ol ahteri ferhundefâl üzre
Nevâi yâr la’linde uçuktur yoksa yapuştı
Çibinnin perriden bir pâre kongan çağda bâl üzre

Fuzûlî:

Nihâl-i servdir kaddin kaşın nûn ol nihâl üzre
Misâl-i nokta-i nûn hâlin ol müşgin hilâl üzre
Olup hayran götürmen hatt ü hâlinden nazar gûyâ
Gözüm merdümleridir noktalar ol hatt ü hâl üzre
Ham ettin kâmetim ger terk-i ser kıldımsa ma’zûrem
Ne özrüm var eğer derlerse olmaz nokta dâl üzre
Zülâl-i hûn-i dildendir gözüm peymânesi memlû
Habâb altındadır ol nokta kim korlar zülâl üzre
Yazar göz perdesine eşk şerh-i hâl bilmez kim
Okunmaz kan ile yazılsa hat evrâk-ı âl üzre
Dem-â dem kilk-i müjgân ile tıfl-ı merdüm-i çeşmim
Hat-ı sevdâ-yı hâlin meşk eder levh-i hayâl üzre
Fuzûlî’nin tarîk-i nazma tab’ın müstakîm etmiş
Hayâl-i kâmetin kim bir eliftir i’tidâl üzre

Nevâi:

Menmüdürmen kim ayırmış vasldan cânan meni
Öldürür ansız tümen min derd ile hicran meni
Çerh cismim toprağın âhım yelinden savurup
Hecr deştinde kuyundek kıldı sergerdan meni
Gam palâsın cismiden Ferhâdü Mecnûn başıdan
Aşiyânın taşladı çün gördiler üryan meni
Ol perî andak ki pinhandur gözümden eylemiş
Gâyeti za’fü cünûn el göziden pinhan meni
Ger perîdür dilberim men hem cünûndan vahş ara
Öyle men vahşetde kim olmaz demek insan meni
Bir dem ey Leylî beyâbân içre Mecnûnınnı tap
Gör anı hayran mana yok kim ana hayran meni
Ey Nevâi ger yana bir katla mümkün olsa vasl
Salmak ol mehveşden ayru hecr ne imkan meni

Fuzûlî:

Gark-ı hun-âb-ı dil etti dîde-i giryan beni
Anca kan döktüm ki bu reng ile tuttu kan beni
Her taraf yüz gam helâkım kasdın etmiş Tanrı’çün
Bir dem ey gözden akan hûn-âbe kıl pinhan beni
Yok mecalim özge gül-ruhsâra sensiz bakmağa
Öyle kim kılmış gamın öz hâlime hayran beni
Rûz-ı vasl ey gün çekip bir tîğ minnet koy bana
Yoksa minnetsiz helâk eyler şeb-i hicran beni
Penbe-i dâğım nihân etmiş ser-â-ser cismimi
Kim melamet kılmaya her kim görüp üryan beni
Bir meh-i bî-mihreyim mâ’il Fuzûlî yok aceb
Kılsa her yan zerre-nisbet çerh ser-gerdan beni

Nevâi:

Çün şebistân içre kıldı ârızın cânâne şem’
Meş’ali mihr olsa kim gözge görünmez yane şem’
Bend ayağında nedendür başıda sevdâ odu
Ey perî ‘aşkında ger hod olmamış dîvâne şem’
Yığlar ü örter özün tâ subh gûyâ her gece
Hecr ara oldı meni mahzun ile hemhâne şem’
Deme köymek savtı kim uyku yükine rahm edip
Der zebâne şekliden dil tartıban efsâne şem’
Ekkeli pervâneler gönlünde gûyâ tohmı mihr
Eşkden etrâfıda hem su saçar hem dâne şem’
Yâ muhabbet odıdan pervâneni köydürgeli
Yarutur ârız odın her lahza mahbûbâne şem’
Koymadı pervâneni fânûs ara men zârdan
Ol mehi hırgehnişin bolgan gibi bîgâne şem’
Belki âşık dostlardan anlanur kim örtenür
Tâ ki şevki odu içre örtenür pervâne şem’
Ey Nevâi bat uçur âhın yelinden şem’ni
Taptı çün ol yüz füruğından bizim vîrâne şem’

Fuzûlî:

Dil uzatır bahs ile ol ârız-ı handâne şem’
Od çıkar ağzından etmez mi hazer kim yane şem’
N’ola gayret âteşi cânım eritse mûm tek
Bu ne sözdür kim demişler ârız-ı cânâne şem’
Ârız-ı cânân ile bahs-i kemâl-i hüsn eder
Dil ucundandır ki her sâ’at düşer noksâne şem’
Geh ayağı bağlı geh boynu nedendir bilmezem
Bir perî aşkında olmuştur meğer divâne şem’
N’ola gönlüm ârızın isterse cânım kâmetin
Resmdir âlemde bülbül gül sever pervâne şem’
Kıl şeb-istânı müşerref kim nisârın kılmağa
Rişteden dürler çekip cem’ eylemiş dâmâne şem’
Ey Fuzûlî şevkden yakdın tenin rûz-ı visâl
N’ettin ey gâfil gerekmez mi şeb-i hicrâne şem

Nevâi:

Gönül cân birle vardı hemrehin men derd ile durdum
Sana cân birle gönlümni seni Tanrı’ya tapşurdum
Nişandur tîre bolgan ahteri bahtım sevâdından
Tügenler kim firâkın odıdan gam şâmı köydürdüm
Tutuştı şem’dek her parmağım hicrân şerârından
İlig merhem koyay dip çün gönül çâkine yetkürdüm
Çü ol kâfir çıkar göz salmagaysız ey müselmanlar
Ki men bîçâre gönlümni bakıp turgunça öldürdüm
Yüzin görgeç başımga düştü müşkin zülfi sevdâsı
Figân kim bir bakışda yüz belâ başıma geldürdüm
Gönül tinmeske kalmış erdi her nev’ ârzû birle
Rızâ kûyında tâ koydum kadem gönlümni dindürdüm
Mekan külhan külin kıldım Nevâi tilbedek ya’ni
Cünûn târâcıdan âhir kara toprağa olturdum

Fuzûlî:

Gamından başa dün hasret eliyle ol kadar urdum
Ki subh olunca mürde cismimi toprağa tapşurdum
Büküldü kaddim âhım yetti hur-şîde sakın ey meh
Ki mihnet okunu peykânladım gam yayını kurdum
Dimen Mecnûn’a âşık kim başında kuş yuva tutmuş
Benim âşık ki seyl-i eşkimi başımdan aşurdum
Gümânımdan müretteb eyledi bürhâni isbâtın
Ne sâhib-keşfe kim dürc-i dehânın sırrını sordum
Tecerrüd seyrine sâyemden özge bulmadım hem-reh
Tarîk-i aşk içinde çoklar ile durdum oturdum
Hevâ-yı aşk ser-gerdânı olmuş gird-bâdım kim
Savurdum göklere toprağımı her yerde kim durdum
Fuzûli aşkı mühlik derdim ol meh-veş inanmazdı
Bi-hamdi’llâh ki can vermek târîkiyle inandurdum

Nevâi:

Nevbahar eyyâmı olmuş men diyâr ü yârsız
Bülbül olgandek hazan faslı gül ü gülzârsız
Gâh serv üzre gehi gül üzre bülbül nağmesâz
Vah ki menmen güngu lâl ol servi gülruhsârsız
Tan imestür ger diyârü yârsız âzürdemen
Kim imes bülbül gülü gülzârsız âzârsız
Ravza eşcârı odundur gülleri cânımga od
Mümkün olsa anda olmaklık demi dildârsız
Mey çü verdin zülf ile bend et meni ey muğbeçe
Kim hoş ermez muğ ile içmek kadeh zünnârsız
Tapmaduk gülreng câme bîhumâr ey bağban
Vah ki bu gülşen ara gül bitmez ermiş hârsız
Ehli zühd içre Nevâi tapmadı maksadka yol
Vaktinizni hoş tutun ey cem’ kim hammârsız

Fuzûlî:

Ham kad ile ağlarım ol turra-i tarrârsız
Gerçi derler çengden çıkmaz terennüm târsız
Sîne-i çâkimden eksik etme tîr-i gamzeni
Ey gül-i ra’na bilirsin kim gül olmaz hârsız
Saklamazdım nâvekin gözde belâsın çekmesem
Su verip ol nahli beslerdim mi olsa bârsız
Yol azarsın zulmet-i hayrette ey dil vâkıf ol
Zînhâr ol kûya varma âh-ı âteş-bârsız
Girye-i zâr ile hoş-hâlim ki bahr-i aşkta
Eşksiz göz bir sadeftir lü’lü-i şeh-vârsız
Cana âzâr-ı hadengin hoş gelir ey kaşı yay
Bir sifâriş kıl ki bizden etmesin azârsız
Zühdden geçmez Fuzûlî eylemez terk-i riyâ
Pend çok verdim işitmez ârsızdır ârsız

Nevâi:

Rişte dikkatdür kelâmında düri şehvâr lafz
Rişteye dürler çekersen çün tapar tekrâr lafz
La’li cânbahşın erür güyâ ki Ruhûllâh kim
Saçılur cân her taraf kılgan sayi izhâr lafz
Gûyiyâ hayvan suyından katre sekrir her sarı
Çün tekellüm vakti la’linden çıkar dürbâr lafz
Ger ölügnü tirgizür vah kim tirigni öldürür
La’liden kılgaç ayân ol şâhı şirinkâr lafz
Deme lafzın kim dili evrülmeyendendür sınuk
Kim tapar târ ağzıdan çıkkunça köp âzâr lafz
Sırrı ‘aşkımnı tilermen şerh kılmay anlasan
Kim imes ‘aşk âyetine mahremi esrâr lafz
Ey Nevâi çün güher bîkadr erür şâh allıda
Ne aceb ger olsa nazmından kaşında hâr lafz

Fuzûlî:

Dürcdür lâ’l-i revan-bahşın dür-i şeh-vâr lâfz
Dürcden dürler tökersin eylesen izhâr lâfz
Öyle ağzın tengdir kim söylesen sâ’at sana
Gerçi nâziktir verir elbette bir âzâr lâfz
Yetmek olmaz lâfz-ı can-bahşınla ağzın sırrına
Vahydir gûyâ bu kim mutlak ağız yok var lâfz
Nişe lâ’lin geç gelir güftâra gûyâ kim görür
Ben kimi ol lâ’lden ayrılmağa düşvâr lâfz
Gonce lâ’linden letâfetten dem urmuş bilmezem
N’eyler izhâr eylegeç ol lâ’l-i gevher-bâr lâfz
Ey Fuzûlî isterem dil-dâr hâlim sormaya
Reşkten kim bulmaya vasl-ı leb-i dil-dâr lâfz

Nevâi:

Hasta cânım za’fın anla gönlüm efgânın görüp
Sorma gönlüm yaresin fehm et gözüm kanın görüp
Vaslıda la’li üze hâlin görüp köygen gibi
Örtenürmen cânda imdi dağı hicrânın görüp
Vâdîi sabrım dahi hârü haşak kıldım güman
Gönlüm etrâfında her yan nûgi peykanın görüp
Anladım kılmış gözi olgan gönül saydına kasd
Her tarafdan çerge tüzgen hayli müjgânın görüp
Yerü gökte isteban peydâ imes Hızrü Mesîh
Kaçtılar gûyâ dudağın âbı hayvanın görüp
Cism bağında revanşekle tasavvur kıldı akl
Bûstânı hüsn ara servi hırâmânın görüp
Şebnem ermez nergis eşkindür neden kan ağlamaz
Göz yumup açkunça gülşen ömri pâyânın görüp
Çerhden sıdk ehli mâtem içredür fehm eylegil
Her sehergeh subhnın çâki girîbânın görüp
Nâmesinde kim açıp salmak nazar mümkün imes
Çün Nevâi hûşi zâyil oldı ünvânın görüp

Fuzûlî:

Pây-bend oldum ser-i zülf-i perişânın görüp
Nutktan düştüm leb-i lâ’l-i dür-efşânın görüp
Oda yaktım şem’i-veş cânım bakıp ruhsârına
Çerhe çektim dûd-ı dil serv-i hırâmanın görüp
Gezdirir her yan gözüm eşk üzre bağrım pâresin
Hil’ât-i gül-gûn ile rahş üzre cevlânın görüp
Bir zaman geçmez ki dil tîğinden olmaz çâk çâk
Açılır her dem tutulmuş gönlüm ihsânın görüp
Gönlümü tenhâlık eylerdi perîşân sînede
Olmasaydı cem’ her yanında peykânın görüp
Bend ü zindân-ı gam ü mihnetten olmuştum halâs
Âh kim düştüm yine zülf ü zenahdânın görüp
Ey Fuzûlî bunca kim tuttun nihân hâl-i dilin
Âkıbet fehm etti el çâk-i giribânın görüp

Nevâi Divânından bir sayfa

Nevâi:

Cünûn taşı urup her yan yeni dağımnı efgâr et
İçimden lâledek ‘aşk içre taşımnı nemûdâr et
Çü mecnûn kıldın imdi ey mugannî gûşetâbınnı
Gönül sevdâsı teskîni içün boynumga tûmâr et
Desen gönlüm kuşu eylep hevâ çekkey nevâyı ‘aşk
Hadenginnin perin eylep kanat peykânı minkâr et
Saçın küfrinde olsam kabrim üzre koyma hırkamnı
Çekip her târını bir behremen beline zünnâr et
Gönül eyvânıda âhım yelinden perdeyi ‘aşkın
Desen kim uçmasun müjgândan etrafına mismâr et
Desen ağzın görey ey akl merkez nüktesin iste
Velî şart işbu kim evvel kuyaş devrini pergâr et
İmâret tarhıdur na’lü elifden her taraf göğsüm
Vefâ kasrın koparsan bu binâlar üzre dîvâr et
Erür maksad ırak vâdî uzun tün tîre yol burtak
Bu yolda selb edip özlük yükin özni sebükbâr et
Nevâi olsa tirgüzgil yüzine yüz koyup ya’ni
Yüzine su urup ol uykusıdan anı bîdâr et

Fuzûlî:

Sabâ ağyârdan pinhân gamın dil-dâra izhâr et
Habersiz yârimi hâl-i harâbımdan haber-dâr et
Getir yâdım anun yanında ger görsen ki kahr eyler
Hamûş olma yine düşnâm takrîbiyle tekrâr et
Gönül gam dünlerin tenhâ geçirme iste bir hem-dem
Ecel hâbından efgânlar çekip Mecnûn-ı bîdâr et
Çü yok aşk âteş-i bir şu’le çekse tâkatin ey ney
Baş ağrıtma dem-i aşk urma ancak nâle vü zâr et
Beni reşk oduna pervâne tek ey şem’ yandırma
Yeter hur-şîd-i ruhsârın çerâğ-ı bezm-i ağyâr et
Giriftâr-ı gam-ı aşk olalı âzâde-i dehrim
Gam-ı aşka beni bundan beter yâ Rab giriftâr et
Fuzûlî bakmak olur ol güneş yâdıyla hurşîde
Ne vech ilen kim olsa gün geçer fikr-i şeb-i târ et

Nevâi:

Tâ perîşan kaşların âşüfte hâl etmiş meni
Nâtüvanlık içre andak kim hilâl etmiş meni
Gözde su gönülde kaygu ten zaifü cân nahîf
Ey müselmanlar görün hicrân ne hâl etmiş meni
Pend ile zecrin cünûnum def’i etmez ey hakîm
Kim perî ruhsârei Mecnûn misâl etmiş meni
Cân verip bir nâfe zülfünden dedim sevdâ kılay
Bu sıfat sevdâyi ol fikri muhâl etmiş meni
İçkeli la’li meyinden hûşu aklım kalmamış
Bâde mest erdi aceb bîi’tidâl etmiş meni
Tâ kadeh çektim kılurlar menden el kesbi neşât
Böyle sa’d ol ahteri ferhundefâl etmiş meni
Yaşurun mey terki etmen gerçi şeyhi hânekâh
Ey Nevâi sûfiyü zâhid hayâl etmiş meni

Fuzûlî:

Hayret ey büt sûretin gördükde lâl eyler beni
Sûret-i hâlim gören sûret hayâl eyler beni
Mihr salmazsın bana rahm eylemezsin bunca kim
Sâye tek sevdâ-yı zülfün pây-mâl eyler beni
Zâ’f-ı tâlî mâni’-i tevfîk olur her nice kim
İltifâtın ârzû-mend-i visâl eyler beni
Ben gedâ sen şâha yâr olmak yok ammâ n’eyleyim
Ârzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni
Tîr-i gamzen atma kim bağrım deler kanım döker
Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler beni
Dehr vakf etmiş beni nev-res cevanlar aşkına
Her yeten meh-veş esîr-i hatt ü hâl eyler beni
Ey Fuzûlî kılmazam terk-i târîk-i aşk kim
Bu fazîlet dâhil-i ehl-i kemâl eyler beni

Nevâi:

Hüsni örter yüzde zülfin anber efşân eylegeç
Şem’ revşenrak olur târın perîşân eylegeç
Yüzni güllerden bizebmü bizni kurbân eyledin
Yâ yüzünge değdi kanlar bizni kurbân eylegeç
Tîğ ile peykanların yetti gönül bolgaç harâb
Su koyup tohm ektin ol kişverni vîrân eylegeç
Kan imes kim yaptı gülgun hulle cennet hâzini
‘Aşk maktûlin şehid eylerde üryân eylegeç
Âşikâr eylep yüzin gözümni hayran eyledi
Yaşurun oldı gönül gözümni hayran eylegeç
Câna koygeç nakdi ‘aşkın kıldı gönlümni helâk
Öldürür mahremni sultân genc pinhân eylegeç
Ey Nevâi ‘aşk eğer gönlünni mecrûh etmedi
Bes nedür kim kan gelir ağzından efgân eylegeç

Fuzûlî:

Can çıkar tenden gönül zikr-i leb-i yâr eylegeç
Ten bulur can yenleden ol lafzı tekrâr eylegeç
Kılma ey efgan gözün bîdâr mest-i hâb iken
Olmaya bir fitne peydâ ola bidâr eylegeç
Sohbetimden âr edip ey gül beni terk etme kim
Gül olur efsürde terk-i sohbet-i hâr eylegeç
Varımı fikr-i dehânınla yok ettim kim kazâ
Böyle emr etmiş bana yoktan beni var eylegeç
Arz-ı ruhsâr et bugün ey meh kim ölsün gökte gün
Öyle kim encüm ölür gün arz-ı ruhsâr eylegeç
Her zeban bir tîğdir gûyâ Züleyhâ katline
Yûsuf’ı almakta ehl-i aşk bâzâr eylegeç
Nâle vü zârın Fuzûlî hoş gelir ol gül-ruha
Açılır gül gönlü bülbül nâle vü zâr eylegeç

Nevâi:

Dembedem her gün ol ay bîdâdını yâd eylerem
Gece türlük-türlük öz cânımga bîdâd eylerem
Yüz cefâ kılsa mana bir katla feryâd eylemem
Elge kılsa bir cefâ yüz katla feryâd eylerem
Zülfü yüzi hecriden gam şâmı encüm güllerin
Tünd bâdı âhdan her lahza berbâd eylerem
Özni katl ümmîdiyü ağyâr katli bîmiden
Lahzai şâd eylesem yüz lahza nâşâd eylerem
Kâmetü ruhsârıdan bûyı taparmen ey refîk
Bu ki her dem gülşen içre meyli şimşâd eylerem
Sorman ey uşşak menden nükte pîri ‘aşk dip
Niye kim köymek ile ölmekni irşâd eylerem
Ey Nevâi her cefâ gelse ol aydan elge hem
Reşkden mecmûın öz cânımga isnâd eylerem

Fuzûlî:

Ney kimi her dem bî bezm-i vaslını yâd eylerem
Tâ nefes vardır kuru cismimde feryâd eylerem
Rûz-ı hicrandır sevin ey mürg-i rûhum kim bugün
Bu kafesten ben seni elbette âzâd eylerem
Vehm edip tâ salmaya sen mâha mihrin hîç kim
Kime yetsem cevr ü zulmünden ana dâd eylerem
Kan yaşım kılmaz vefâ giryan gözüm isrâfına
Bunca kim her dem ciğer kanından imdâd eylerem
İncimen her nice kim ağyâr bî-dâd eylese
Yâr cevriyçin gönül bî-dâda mu’tâd eylerem
Bilmişem bulman visâlin lîk bu ümmîd ile
Gâh gâh öz hâtır-ı nâ-şâdımı şâd eylerem
Levh-i âlemden yudum eşk ile Mecnûn adını
Ey Fuzûlî ben dahi âlemde bir ad eylerem

Nevâi:

Hürrem oldı bağ ü bir gülden içimde gam henüz
Güldü her yan gonce vü gönlüm işi mâtem henüz
Bülbül oldı gül harîmi hırmeninin mahremi
Gül izârım kûyıda men tilbe nâmahrem henüz
Çıktı tüz her nahl üze bir ‘aşkpîçan çırmaşıp
Vah ki bir kad aşktan cismimde pîçü ham henüz
Açtı sevdâ def’ine sünbül müselsel turrasın
Âh kim boynumda zencîri cünûn muhkem henüz
Sâkiyâ rahmi ki tartıp lâle sâgar dembedem
Lâlegûn sâgarga men olmay demi hemdem henüz
Fakr nahlinden güli maksûd üzmek isteme
Yetmey anda âh ü eşkinden hevâ vü nem henüz
Bir sözin istep Nevâi oldı vah kim yetmemiş
Hokkayı yâkûtıdan gönlümge ol merhem henüz

Fuzûlî:

Âlem oldu şâd senden ben esîr-i gam henüz
Âlem etti terk-i gam bende gam-ı âlem henüz
Can bağışlardı lebin izhâr-ı güftâr eyleyip
Urmadan Îsî lebi cân-bahşlıkdan dem henüz
Secde-gâh etmişti aşk ehli kaşın mihrâbını
Kılmadan hayl-i melâ'ik secde-i Âdem henüz
Câna derdin cisme peykânın revân etmişti hükm
Cism ile cân irtibâtı olmadan muhkem henüz
Eşk sarf eyler felekten kâm hasıl kılmağa
Bu güher kadrini bilmez dîde-i pür-nem henüz
Perde-i çeşmim makâm etmişti bir tersâ-beçe
Olmadan mehd-i Mesîhâ dâmen-i Meryem henüz
Ey Fuzûlî eyledi her derde dermân ol tabîb
Bir benim zahmımdır ancak bulmayan merhem henüz

Nevâi:

Gönüller nâlesi zülfün kemendin nâgehan görgeç
Erür andak ki kuşlar kıçkırışkaylar yılan görgeç
Gönül çâkin gözümde eşki rengin elge fâş etti
Belig zahmını fehm eylerler el deryâda kan görgeç
Gözüm kan yaş döker netip gönül zahmın yaşuray kim
Taparlar yerde zahmın sayd kanından nişan görgeç
Boyalgan kan ara cân perdesi yetgeç gamı hecrin
Gönül bağıda bergidür ki ol olmış hazan görgeç
Hadengin zahmı içinden belâlarnı yuyan yaşım
Erür tıflî ki olgay kuş balâsın âşiyan görgeç
Gönüller nakdini târâc ederge yapmagın burka’
Anındekdür ki yüz bağlar karakçı kârvan görgeç
Yüzin zülf içre tâ gördüm olup vaslına yetmezmen
Galat ermiş yüz urmak gece odnı her keyan görgeç
Erür çün âlem içre câh fânî yahşi at bâkî
Bes el kâmın revâ eyle özünni kâmran görgeç
Nevâi hurdei nazmınnı andak eyledin tahrîr
Ki saçkan hurde başın üzre şâhı hurdedan görgeç

Fuzûlî:

Olur kaddim dü-tâ aşkın yolunda bir belâ görgeç
Tarîk ehline âdettir tevâzu’ âşinâ görgeç
Nihan aşkımı ma’lûm etse âlem dûd-ı âhımdan
Aceb yok kim gümân-ı genc eder halk ejdehâ görgeç
Füzûn oldukça aşkın germ olur ekşim yüğürmekte
Egerçi su bürûdet kesbini eyler hevâ görgeç
Okun her lâhza kim bağrım deler gönlüm kılar efgân
Bi’aynih eyle kim feryâd eder itler gedâ görgeç
Revâc-ı nakd nakş-ı sikkedendir n’ola kadr etse
Bana il cism-i üryânımda nakş-ı bûriyâ görgeç
Men-i dervişe il hem cevr eder sen cevr kıldıkça
Kim eyler zulm men’in pâdişâhım sen revâ görgeç
Fuzûlî’ni yaşur ey za’f meh-veşler cefâsından
Ki meh-veşler kılurlar bin cefâ bir mübtelâ görgeç

Nevâi:

Kaysı tûbî cilvesi servi hırâmânınca var
Kaysı kevsernin zülâli âbı hayvânınca var
Gonçede gül bergidek til jâledek tiş dağı yok
Dese bolgaymu anı kim la’li handânınca var
Kayda sünbülden nesîm esgeç girer cismimge rûh
Kim degeymen anı kim zülfi perîşânınca var
Eylemez göz merdümi hergiz kuyaş içre vatan
Anı dey olman ki hâli anber-efşânınca var
Nâvek açmaz ger düşer cân riştesi içre girih
Demek anı bolmagay kim nûgi müjgânınca var
Deme kim gönlünge koygum zulm ile dağı ecel
Sen güman kılma anı kim dağı hicrânınca var
Ey gönül kanınnı istersen tabânına hınâ
Gözlerim hunâbı rengi hem senin kanınca var
Urma himmet lâfını allında bu tâkı sipihr
Fakr kûyında eğer öz künci vîrânınca var
Ey Nevâi istesen devr ehli zulminden halâs
Ol fenâ deştine gâmü vara olganınca var

Fuzûlî:

Hansı gülşen gül-bünü serv-i hırâmânınca var
Hansı gül-bün üzre gonca lâ’l-i handânınca var
Hansı gül-zâr içre bir gül açılır hüsnün kimi
Hansı gül bergi leb-i lâ’l-i dür-efşânınca var
Hansı bâğın vâr bir nahli kadin tek bâr-ver
Hansı nahlin hâsılı sîb-i zenâhdânınca var
Hansı hûnî sen kimi cellâda olmuştur esîr
Hansı şem’in şu’lesi ruhsâr-ı tâbânınca var
Hansı yerde tapınır nisbet sana bir genc-i hüsn
Hansı gencin ejderi zülf-i perîşânınca var
Hansı gülşen bülbülün derler Fuzûlî sen kimi
Hansı bülbül nâlesi feryâd ü efgânınca var

Nevâi:

Ey hayâtım nakdi la’li hurdedânın sadkası
Cevheri cânım akîki dürfeşânın sadkası
Gözlerin ger nâtüvândur sadka vâcibdür ana
Yüz menimdek nâtüvân her nâtüvânın sadkası
Kâmetü kaşın elif nûnı kim ol hüsn anıdur
Her melâhat ehli kim var olsun anın sadkası
Gözlerimnin merdümi hâlin sevâdına fedâ
Bağı ömrüm gülbüni servi revânın sadkası
Kulnı baştan evürüp âzâd ederler vah meni
Baştan evür lîk âzâd etme cânın sadkası
Tingesen sergeştelikden ey gönül ger bolgasen
Mihribânlık bâbıda nâmihribânın sadkası
Olup ol gül sadkası hâlinni arz etmiş sabâ
Ey Nevâi olsa yüz cânın sabânın sadkası

Fuzûlî:

Göz karası eşk-i gül-gûnumda hâlin sadkası
Eşk-i gül-gûnum gül-i ruhsâr-ı âlin sadkası
Dûd-ı âhımdan kararmış zâr ü ser-gerdan tenim
Âteşin ruhsâr üze müşgin hilâlin sadkası
Şevk-i vaslun yandıran nâkıs vücûdum mâh tek
Zerre zerre âf-tâb-ı bî-zevâlin sadkası
Âşiyan-ı tende mürg-i rûhu etmem terbiyet
Olmasa pervâne tek şem’-i cemâlin sadkası
Hecrine başım fedâ olsun ki cânım almadı
Etdüm âhir müjde-i zevk-i visâlin sadkası
Yûsuf-ı gümgeşte kimdür kim sana manend ola
Yüz ana mânend hüsn-i bî-misâlin sadkası
Afv eder hidmette her noksânımız pîr-i mugân
Ey Fuzûlî cânımız ehl-i kemâlin sadkası

Nevâi:

Ol peri-peyker ki hayran olmış insü cân ana
Kim ki hayranı imes men tilbemen hayrân ana
Ne aceb pervânedek köysem yüzi şem’ine kim
Köp bolupmen vasl ümîdi birle sergerdân ana
Tâiri hecrin bozuk gönlümni kim kılmış vatan
Çügzdekdür kim nişîmen geldi bir vîrân ana
Hecride teh-teh gönül kan bağlayandandur nişan
Nâmei şevküm ki tim-tim tamdı gözden kan ana
Tîrbârânı gamın gönlümge kim yağdı erür
Her tarafdan berki âfet lem’aî peykân ana
Âteşîn gül çünki bülbül köydürür yüz vech ile
Ne asig feryâdü efgan birle min destân ana
Ey Nevâi gönlüme emr etme terki ‘aşk kim
Ol semenderdür imes od fürkati imkân ana

Fuzûlî:

Şerbet-i lâ’lin ki derler Çeşme-i Hayvân ana
Ol verir can dem-be-dem uşşâka vü ben cân ana
Oklarından kim diken tek sancılıptır her taraf
Gül-bün-i gamdır kadîm her gonce bir peykân ana
Hâl ü hattır bilmem ol âyine-i ruhsâr üze
Ya gözümden aks salmış merdüm ü müjgân ana
Tutma ey kan dem-be-dem tuğyân edip ten çâkini
Koy bu manzardan demi nezzâre kılsın cân ana
Bahre lü’lü’ dişlerin vasfın meğer söyler sabâ
Kim kulak tutmuş sadef içre dür-i galtân ana
Gönlüme salmış hatın zevkin felek kan yutturup
Tıfl tek kim okudurlar zecr ile Kur’ân ana
Ey Fuzûlî ol sanem efgânına rahm eylemez
Taşa benzer bağrı te’sîr eylemez efgân ana

Nevâi:

Ol melâhat genci hecrinde bozuk mesken mana
Öyledür kim cândan ayru yüz yaralık ten mana
Mihr ile meh pertevinden gözni revşen kılmadım
Bolgalı mihri ruhun mâhiyyeti revşen mana
Oldı revzen-revzen ol kâtil hadenginden gönül
Cân kuşu çıkmakka bir yol anla her revzen mana
Men olarmen gamdanü yığlap kuyup başımda şem’
Dudıdan çırmap kara her tün tutar şîven mana
Rahm edip hâlimge düşmen dost olmak vah ne sûd
Dost çün rahm eylemey olmışdurur düşmen mana
Gam tüni zülminde handân olmadı hâlimge subh
Subhdek ne tan ki bolgay çâk pîrâhen mana
Ey Nevâi ‘aşk müşkil dip niçün terkin tutay
Elge ger bu iş hüner olsa oluptur fen mana

Fuzûlî:

Kâr-ger düşmez hadeng-i ta’ne-i düşmen bana
Kesret-i peykânın etmiştir demirden ten bana
Eyminem seng-i melâmetten kim alıp çevremi
Oldu zencîr-i cünûn bir kal’a-i âhen bana
Andanam rüsvâ ki seyl-âb-ı sirişkim çâk eder
Zahm-ı tîğin kanı giydirdikçe pirâhen bana
Dem-be-dem şem-i cemâlinden münevver olmasa
Ey gözüm nûru gerekmez dîde-i rûşen bana
Hîç meskende karârım yok durur ol zevkden
Kim kaçan hâk-i ser-i kûyûn ola mesken bana
Başda bir serv-i semen-ber vaslının sevdâsı var
Sûd kılmaz bâğban nezzâre-i gül-şen bana
Ey Fuzûlî odlara yansın bisât-ı saltanat
Yeğdir andan Hak bilir bir gûşe-i kül-han bana

Nevâi:

Gülgûn yen içre ilgin ol müşkbû gazâle
Ya reng kıldı müşkin ya kolga tuttı lâle
Âşüfte saçın ol gül yığdıyü tişlep ördi
Gerçi kılur perîşan sünbülge yetse jâle
Sancılmamış gecek kim cânü gönül çekerge
Ayırdı ikki kullâb ol anberin külâle
Yüz devride kırandur yâ encüm incüsinden
Gerdûn terib müdevver kıldı kamerge hâle
Yoklık ilikde teh-teh kim nakşı hat yazılmış
Cevrü cefâ feninde yazdın meğer risâle
Rezzâk haknı anla her vakt ü her mekanda
Her kimge râzı olsa her handa her nevâle
Feryâdına ol ay çün yetmeydür ey Nevâi
Nedür felekke her dem yetkürmek âhü nâle

Fuzûlî:

Mushaf demek hatâdır ol safha-i cemâle
Bu bir kitâb sözdür fehm eden ehl-i hâle
Ruhsâre nokta olmak resm-i hat olmasaydı
Düşmezdi menzil etmek ruhsârın üzre hâle
Hayrân-ı mâh-ı rûyun hur-şîde mihr salmaz
Müştâk-ı tâk-ı ebrin eksik bakar hilâle
Kondurdu gerd hattın âyine-i murâda
Kufl urdu akd-i zülfün gencîne-i visâle
Devran bana kalem tek sevdâ kapısın açtı
Tâ kaddimi gamından dönderdi za’f nâle
Resm-i vefâ Fuzûlî senden kemâle yetmiş
Hoş kâmil-i zamansın ahsent bu kemâle

Nevâi:

Bedenge gelmedi tâ azmi kûyun eyledi rûh
Ki rûh şahsını ol gamze eylemiş mecrûh
Hayât-bahş ise ol hûr aksiden bâde
Mahalli hayret imes hûr aksidendür rûh
Kızardı lâle vü sargardı subh hicletden
Bu lâleler ki izârında açtı câmı sabûh
Vefâya vâde kılıptur dip ötme ey kâsid
Hüdâ içün mana keyfiyyetin değil meşrûh
Hayât yâr visâlindür ey gönül yok ise
Seni firâkda farz eyleyim ki oldun Nûh
Buyurma tevbe yana nâsihâ ki muğbeçeler
Hevâsı kıldı meni tevbe tevbesinde nasûh
Figan ki tîre gönül küncide nihan râzım
Piyâle şîşesiden ol el içre taptı vuzûh
Besâ kişi ki işi mescid içre bend oldı
Çü açtı deyri fenâ eşiğin yetişti fütûh
Nevâiyâ neden ol gamze tîğ tartıpdur
Ger istemez ki gönül saydın eylegey mezbûh

Fuzûlî:

Eğer murâd ise vermek safâ-yı cevher-i rûh
Felek-misâl yürüt sâgar-ı şarâb-ı sabûh
Buyurma tevbe bana ol şarâbdan nâsîh
Ki görse anı tutar cezm-i terk-i tevbe Nasûh
Hücûm-ı gamda bana anı etdi zevrak-ı mey
Kim etmedi anı tûfân olanda keşti-i Nûh
Müdâm çeşmine kan doldurur hadeng-i gamım
Yuva başımda dutan kuşları edip mecrûh
Dil oldu tîğ-i firâkınla şerha şerha velî
Ne sûd çün sana olmadı hâl-i dil mesrûh
Tenimde sancılı nâveklerinle şâdem kim
Der-i belâ bu kilîd iledir bana meftûh
Fuzûlî oldu belin fikri ile mûy-misâl
Henûz bulmadı ol sırra ihtimâl-i vuzûh

Nevâi:

Menmüdür men kim senin vaslın müyesserdür mana
Bahtı gümrehden kaçan bu kıssa bâverdür mana
Hak tanuktur kim tiriğlikden mana sensin murâd
Yoksa âlemnin yokı-varı berâberdür mana
Ey gönül gavvâsı bahri vasl olupmen ne aceb
Ger nasîb imdi uşol pâkîze gevherdür mana
Ne içün bezmi visâl içinde içmey bâde kim
Göziyü ağzı bugün bâdâmü şekkerdür mana
Ayü hurşîdinni yığ ey çerhi gerdûn kim bu dem
Hemdem ol ay çehrelik hurşîdpeykerdür mana
Servni örtep semenni yelge ver ey bağban
Kim bugün hemsohbet ol servi semenberdür mana
Korkarım hırmen sehâbın yapmagay fehm etse çerh
Kim şebistan mihr şem’inden münevverdür mana
Ey Nevâi hîç bilmen kim tapıpmen vaslını
Yâ meğer kim cümleyi âlem musahhardur mana

Fuzûlî:

Her zaman manzûr bir şûh-ı sitem-gerdir bana
Kanda olsam bir belâ Hak’dan mukarrerdir bana
Ol ham-ı ebrûya kılsam secde her sâ’at n’ola
Kıble ile ol ham-ı ebrû ber-â-berdir bana
Gam değil cismimde ger seng-i melâmet zahmı var
Şıhne-i bâzâr-ı sevdâyım bu zîverdir bana
Gözde hûn-âlûde peykânın hayâliyle hoşem
Her biri gûyâ ki bir berg-i gül-i terdir bana
Zahmlardan bin ağız açtım edâ-yı şükr için
Her okun bir ni’met-i gayr-ı mükerrerdir bana
Akl irşâdıyla bulmak kâm mümkindür velî
Dâm-ı râh ol halka-i zülf-i mu’anberdir bana
Ahter-i bahtım vebâlim gör kim ol mehden gelen
Mihrlerdir özgeye cevr ü cefâlardır bana
Ey Fuzûlî menzil-i maksûda yetsem ne aceb
Hidmet-i pîr-i mugan irşâdı reh-berdir bana

Nevâi:

Ey kim nefese gâyib imessen nazarımdan
Vah kim gamı hecrin akızar kan ciğerimden
Rüsvâlık odı birle tutaşıp geledürmen
Ey ehli selâmet kopunuz rehgüzerimden
Sen gâfilü men vehm kılurmen gece-gündüz
Bu nâleyi şebgîr ile âhı seherimden
Gam yeliden ol nev’ ötüm urdı elem kim
Yüz berk yasar ebri belâ her şererimden
Belin gamıdan mûya bile yığladım ança
Kim eşk duru gevheri ötti kemerimden
Ey zühd yolum urma ki bu merhale içre
Maksadgaça sensen biri yüz min hatarımdan
Ey ‘aşk fenâ yolı sarı başla ki tınman
Ger tapsa Nevâi haber işbu seferimden

Fuzûlî:

Gerd-i rehin ey eşk yudun çeşm-i terimden
Terk-i edep ettin n’ola düşsen nazarımdan
Hûnin müjelerdir mi veyâ merdüm eliyle
Oklar çekilip taşra atılmış ciğerimden
Her bâde ki sensiz içerim bezm-i belâda
Hûn-âb olur elbette çıkar dîdelerimden
Seyl-âb-ı sirişk ile hoşam aşk yolunda
Hâşâk-ı ta’allûk koparır reh-güzerimden
Taşlara döğüp başımı rüsvâ gezer oldum
Ey akl kaçıp kurtulagör derd-i serimden
Kes mihrini ey çerh güneşten sana her subh
Bir şu’le yeter âteş-i âh-ı seherimden
Sîm-âb-ı sirişk etti beni garka Fuzûlî
Tâ devr cüdâ kıldı büt-i sîm-berimden

Nevâi:

Tâ deyr içinde muğbeçelerden nişânedür
Ey pîri deyr başıma bu âsitânedür
Özden varıp figânım imes ten ki deyr ara
Her sarı baksa zemzemeyi bîhüdânedür
Geh pîri deyr bâis erür gâh muğbeçe
Yok yok ki bâde kâmıma ol bu bahânedür
Deyr içre yok sifâl ile altun kadehde fark
Şâhü gedâ ten oldı aceb kârhânedür
Esrârı vahdet iste harâbât pîriden
Kim şeyh va’zü pendi füsûnu fesânedür
Ger gönlüm içre sâkîü mey ört salmamış
Her lahza âhıdan bu ne odluk zebânedür
Ol ömr bir zamanlık erür isteme vefâ
Efgan ki ol hem öyle ki ehli zamânedür
Gözden saçıldı eşkü gönül odu verdi bâr
Ol nev’ od çıkardı aceb tavr dânedür
Âteşgah etti küfr eli gönlüm evin meğer
Kim ömr ötti açmay ol od anda yanedür
İster Nevâi özni meyü ‘aşkdan halas
Mâni’ velîk sâkiyü câmı mugânedür

Fuzûlî:

Kabrim taşına kim gam odundan zebânedir
Ta’n okun atma kim hatarı çok nişânedir
Eyler kadeh zamâne gamın def’ galiba
Devr-i kadeh muhâlif-i devr-i zamânedir
Kaldırdı eşk-i dûn beni ol âsitâneden
Kim maksadım benim dahi ol âsitânedir
Vâ’iz sözüne tutma kulak gâfil olma kim
Gaflet yuhusunun sebebi ol fesânedir
Nezr etmişem firâkına kim yok nihâyeti
Nakd-i sirişkimi ki tükenmez hızânedir
Can vermeyem mi gurbete kim bîm-i ta’neden
Yâd-ı vatan figânına sensiz bahânedir
Ey dil hazer kıl âteş-i âhınla yanmasın
Cismim ki derd kuşlarına âşiyânedir
Benden Fuzûlî isteme eş’âr-ı medh ü zem
Ben âşıkem hemîşe sözüm âşıkânedir

Nevâi:

Niye görgüzdi soğuk âh ü sarı ruhsâr subh
Ger nihânî mihriden mendek imes bîmâr subh
Ger hevâyî olmasa men tilbe yanlık bes nedür
Gömleğin çâk eyleben tağ üzre mecnûnvâr subh
Mihriden mendek nihânî tâze dağı olmasa
Yüzde neyçün kevkebi eşkin kılur izhâr subh
Deme şingerfî bulut her yan erür kanlık mamuk
Tâze dağından erür mendek meğer hunbâr subh
Gam tüni âhım şerârından tutaştı gökke od
Kim anın odın koyuptur günbedi devvâr subh
Gün şuâı hatları ermez ki tutmış mâtemim
Yüzni encüm tırnağı birle kılıp efgâr subh
Sâkiyâ tutgıl sabûhî bâde kim bu deyrden
Biz getip bu nev’ tâli’ bolgusu bisyâr subh
Ey Nevâi istesen bergü nevâ bu bağ ara
Güldek ol râki’ gece bülbül gibi bîdâr subh

Fuzûlî:

Ger değil bir mâh mihriyle benim tek zâr subh
Başın açıp nişe her gün yakasın yırtar subh
Gün değil her gün bir ay mihriyle göğsün çâk edip
Tâze tâze dağlardır kim kılar izhâr subh
Tîğ-i hur-şîd ile ref’ olsa yeridir kim müdâm
Yandırıp pervâneni şem’e verir âzâr subh
Subhı şâm ü şâmı subh olmuş benim âlemde kim
Şâm şem’-i bezm olup ayrıldı benden yâr subh
Gör ne âşıktır ki bir hur-şîd vaslın bulmağa
Sarf eder her lâhza bin bin lü’lü’-i şeh-vâr subh
Aşkta sâdıklık izhâr etti dâğın gösterip
Gâlibâ derlerdi kâzib kıldı andan âr subh
Herc şâmında gam etmişti Fuzûlî kasd-ı cân
Olmasaydı merhametten dem urup gam-hâr subh

Nevâi:

Hecr tâbı içre kim görmiş bu cismi zârdek
Kim tapıpdur berk şekli odka tüşgen târdek
Ey kebûter tavk peydâ eyleyin tûtî gibi
Sâzluk nâmemni assam boynuna tûmârdek
Oldı yüz min pâre cismimde sönek kan kalmadı
Mâlişi hecrinden olmışmen sıkılgan nârdek
Vah ne hicrândur ki hem evvel tüninin tanlası
Olmuşam yıllar melâlet tartgan bîmârdek
Ey gönül deyr içre ol kâfirni sevdün bil ki yok
Riştei özni ana bağlar içün zünnârdek
Yâr eğer hempâ vü pâbercâ ise bu devr ara
Başına her lahza evrülmek olur pergârdek
Her sönek yanımda olmış bir deşük gam bezmide
Her biride özge yanlık nâle mûsîkârdek
Bâde içmekke makâmi ister ersen ey refîk
Me’meni bu işge yoktur külbeyi hammârdek
Her dem ol ay hecride âvârelik ister gönül
Ey Nevâi koy anı her kayda varsa bârdek

Fuzûlî:

Ey gönül çok seyr kılma günbed-i devvâr tek
Sâkin olmak seyrden yeğ nokta-i pergâr tek
Ün verir can riştesi ham kametimden çeksem âh
Yel değip çeng üzre bir âvâza gelmiş târ tek
Sînemi nây okların deldi dem urdukça gönül
Ün verir her bir delikten nâle mûsîkâr tek
Ârızın üzre ham-ı zülfün anıp dün tâ seher
Dolanırdım her taraf odlara düşmüş mâr tek
Cism-i zârım tiğ-i bî-dâdından oldu çâk çâk
Tünd sudan rahneler peydâ kılan dîvâr tek
Bilmeyip bih-bûdumu cevrinden ettim ictinâb
Telh şerbetlerden ikrâh eyleyen bîmâr tek
Hâtırın şâd eyledin ehl-i vefâ gönlün yıkıp
Bir imâret yapmağa bin ev yıkan mi’mâr tek
Bî-bekâdır neş’e-i mey zevkin ettim imtihân
Hîç zevk-i bâki olmaz neş’e-i dîdâr tek
Ey Fuzûlî hâtır-ı ehl-i safâ âyînedür
Çerh cevrinden eser âyînede jengâr tek

Nevâi:

Fürkati za’fında kan yaş içre yatmış peykerim
Gül-izârımdek kızıl atlastan olmış bisterim
Yüz ile eşkim arıttı yâr şâd olsam ne tan
Kim tulû etti saâdet matla’ından ahterim
Âteşîn la’lin gamı kanlık tenimge saldı od
Uçkunum gülberg olup la’l olgusıdur ahgerim
Âh şâyed kûyı sarı eltgey dip şâdmen
Gerçi gerd oldı yolında cismi mihnetperverim
Öyle hicrân birle hûy ettim ki ger derler birev
Yârı birle vasl tapmıştur imestür bâverim
İtlerin sıngan sifâli içre oldum dürdkeş
Olmasun hergiz tihi ol bâdeden bu sâgarım
Ey Nevâi hecr okından per çıkarmak ne asig
Çün perî rûyumga yetmekke yaramaz bu perim

Fuzûlî:

Her habâb-ı eşkime bir aks salmış peykerim
Şâh-ı mülk-i mihnetim tutmuş cihânı leşkerim
Ehl-i kadrim yanalı aşk oduna pervâne-veş
Sürme-i çeşm eylemişler şem’ler hâkisterim
Cismimi yaktınsa pâ-mal etme gönlümden sakın
Kül-hanım eksik değil hâkisterimde ahkerim
Aşk ser-gerdânıyım göğsümde bin bin dağlar
Bir sipihr-i sâ’irim sâbit cemi’i ahterim
Çeşm târ-ı cismime düzmüştü eşkim gevherin
Âh kim çerh üzmüş ol târı dağılmış gevherim
N’ola her sâ’at od üstünde durursam ûd tek
Ûd-ı bezm-i aşkım âteştir bisât ü bisterim
Ey Fuzûlî çok melâmetten beni men etme kim
Ben nihâl-i gül-şen-i derdim melâmettir berim

Nevâi:

Tağ âşıklık yükinden ham bolurga yok hilâf
Gör ki ne nev’ oldı hem çün kaldı ‘aşk üstinde Kâf
‘Aşk deşti mârıdan eyler hezîmet ejdehâ
Ejdehâ birle niçün kim mâr ede olmaz mesâf
Yer tutar kattık gönülge ‘aşk odının uçkunı
Berk tîği tağnı ol nev’ kim eyler şikâf
Ol ki dûzah odıdan ‘aşk ehlini tahvif eder
‘Aşk odın çün görmemiş tutmak olur anı meâf
‘Aşk tîği çün görünmey sancılur el cânına
Hûblar müjgânıdan güyâ ana geldi gilâf
Ey ki âşıksen birevge gelse her dem yüz belâ
Şükrden özge ne söz kim aytsan vardur gazâf
Ey Nevâi vermeden cân ‘aşkdan dem urma kim
Her ne kim der olmayın âşık erür ol barça lâf

Fuzûlî:

Mihnet-i aşk ey dil âsandır diye çok urma lâf
Aşk bir yüktür ki ham bulmuş anun altında Kâf
Olma gâfil dürd-keşler sohbetinden ey gönül
Ger dilersen edesin âyine-i idrâki sâf
Subh-dem zülfün dağıt yâ şâm arz-ı ârız et
Koyma subh ü şâm arasında tarîk-i ihtilâf
Reşk-i ruhsârın dil-i hur-şîde salmış ıztırâb
Gayret-i kaddin mizâc-ı şem’e vermiş inhirâf
Hâk-i kûyun Ka’be’ye nisbet kılan bilmez mi kim
Bunda her dem anda bir nevbet olur vâcib tavâf
Vehmim andandır ki mümkin olmaya gamdan necât
Ferric-illâhümme hemmi neccini mimmâ ehâf
Ey Fuzûlî zâhid er da’vâ-yı akl eyler ne sûd
Nefy-i zevk-i aşktır cehline ayn-ı i’tirâf

Nevâi:

Salur dinim evine kâfiri her lahza vîranlık
Müselmânlar bu şehr içre meğer yoktur müselmanlık
Cemâli cilve kılgaç neylep idrâk eyleyin hüsnin
Çü hayranlık üze artar mana her lahza hayranlık
Lebi la’lin erür âgüşte kanımdan aceb ermez
Anı tutsam kim ol meyhâredür bu dem mana kanlık
Gönül tâ eyledi zülfün sevâdı a’zamın mesken
Kararıp rûzgârı gördi yüz türlük perîşanlık
Yaşurdum dağı ‘aşkın hecr odı cismimni köydürdi
Gönülni dağı çâk et kalmadı çün anda pinhanlık
Lebindür cam-ı Cemşîdü yüzün mir’atı İskender
Müsellemdür sana hüsnü cemâl ehline sultanlık
Eğer yok âdemîlik mendeyü yârımda tan ermez
Ki mecnûnda kişilik yâ perîde olmaz insanlık
Cihan bezminde mihmansen iki-üç sâgar içgeç köp
Ki müncer bolmagay nâgeh melâletge bu mihmanlık
Varı düşvârlıklarnı özünge eylesen âsan
Varı düşvârlıklar dahi bolgay şâyed âsanlık
Gel ey sâkî meni bir câm ile kıl mesti lâyakil
Ki dehr içre erür gâfil tirilmek mahzı nâdanlık
Nevâi çünki muğ deyrinde tuttı muğbeçe sâgar
İçip mey kâfiri ‘aşk olmasan görgün peşîmanlık

Fuzûlî:

Gel ey râhat sanan esbâb-ı cem’in kılma nâ-danlık
Tarîk-i fakr tut kim fakr imiş âlemde sultanlık
Murâd er saltanattan kâm-ı dildir nefse tâbi’sen
Ne hâsıl saltanat adıyla kılmak bende-fermanlık
Perîşanlıktan ey ehl-i cihân siz cem’ edin hâtır
Ki ben cem’ eyledim her kanda vardır bir perîşanlık
Ne tâli’dir bu kim âlemde âgâz etmedim bir iş
Kim ol işten ser-encâm etmedim hâsıl peşîmanlık
Bana zulm-i sarîh ol kâfir eyler kimse men’ itmez
Fuzûlî küfr ola mı ger disem yoktur müselmanlık

Nevâi:

Her perî peykerge bir dîvânei kim zâr imiş
Günde min zulm olsa bir hem rahm gâhî var imiş
Kaysı mecnûnı belâkeşge perî ruhsârıdan
Tâ ebed zulm üzre zulm âzâr üze âzâr imiş
Sen bu âyîni cefâ saldın araya yoksa halk
Görse şiddet lutf birle yoksa berhurdâr imiş
Allah-Allah. bu ne söz bolgay menü hicrân tüni
Vasl subhı key kaçan bîyârlarga yâr imiş
Hecr şâmı şiddetinden ‘aşk terkin her gece
Cezm etipmen lîk dâim subh istiğfâr imiş
Devr câmı birle teskin tapmaz ermiş sâkiyâ
Kimni kim sergeşte kılgan bu dokuz pergâr imiş
Dip imişsen: Cânı vergeymü Nevâi istesem
Bilmegensen kim bu hod cân birle minnetdâr imiş

Fuzûlî:

Bilmez idim bilmek ağzın sırrını düşvâr imiş
Ağzını derlerdi yok dediklerince var imiş
Âciz olmuş yıkmağa ahıyla kûhı Kûh-ken
N'eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdâr imiş
Taşa çekmiş halk için Ferhâd Şîrin sûretin
Arz kılmış halka mahbûbun aceb bî-'âr imiş
Ka'be ihrâmına zâhid dediler bel bağladı
Eyledim tahkîk anun bağlandığı zünnâr imiş
Ömrlerdir eylerim ahvâl-i dünyâ imtihân
Nakd-i ömr ü hâsıl-ı dünyâ hemân bir yâr imiş
Zevk-i didârıyla dil-dârın yok ettim varımı
Devlet-i bâkî ki derler devlet-i dîdâr imiş
Dün Fuzûlî ârızın görgeç revan tapşırdı cân
Lâf edip derdi ki cânım var emânet-dâr imiş

Nevâi:

Sâkiyâ hecr ilgiden köp tartadurmen zârlık
Mey getür kim maslahat ermez mana hüşyârlık
Kasdım etmiş hecrü bîhodluk ilâcımdur demi
Meyge afyun yâr kıl ger eyler ersen yârlık
Mest kıl andak ki baş koysam meğer bolgay mana
Mahşer ehli yâ Rab ü gavgâsıdan bîdârlık
Çâresi yâ bâdedür yâ vasl yâ merg ey tabîb
Her kişi kim tapsa hicrân derdiden bîmârlık
Var yegil yâ Rab hayatın bağıdan ey muğbeçe
Kim meyi la’linden oldı bizge berhurdârlık
Zühd ey sâkî belâ ermiş hoş ol menhâre kim
İçkeli câmı belâ olmış işi hammârlık
Ey Nevâi zühdden yüz katla artuk derbeder
Bir sifâl ilgimde muğ kûyında kılsam zârlık

Nevai:

Ança mahzun gönlüm olmış ‘aşkdan nâzârlık
Kim kılurmen yığlaban her kimni görsem zârlık
Dostlar köp zârlık kılsam aceb ermez ki var
Zâr gönlüm dost cevrinden besî âzârlık
Bâis ermiş ağlamaklarga olup gönlü zaîf
Âşıki kim fürkat içre çekse köp bîmârlık
Kimseye ger gam yeter gamhârı olsa gam imes
Ol erür gam kim yetip gam tapmagay gamhârlık
Tîğdan efgâr imes merhemni taşlan kim ilâc
Vasldur tapkan gönülge hecrden efgârlık
Olma gülzârınga köp meş’uf ey dihkan ki yok
Tanla rengiden bu güllernin çemen âsârlık
Çün Nevâi yâridür Şirinü Leylidek ne tan
Eylese Ferhâdveşlik yoksa Mecnûnvârlık

Nevai:

Gerçi men hecrinden öldüm tartıban köp zârlık
Sen hayatından tap ey bedmihr berhurdârlık
Hasta erdim göziden yetkürdi la’lin ağzıma
Tanrı cân verdi velî çektim besî bîmârlık
Gecei kim tüşke görgey ol saâdet ahteri
Vermegil yâ Rab mana ol uykudan bîdârlık
Bâdeyi la’lin ile mundak ki ösrükmen müdâm
Kâfiri ‘aşk olgamen ger istesem hüşyârlık
Bu gönül âzârıdan bîzârmen var müddeti
Bolgalı bizler arâ âzârlık bîzârlık
Ne binâ erkin bu kim bir pâre kaşı tüşmedi
Kılgalı bu tâknı sun’ ilgi mînâkârlık
Ey Nevâi sohbetinden kılsa âr ol yâr kim
Yok aceb neyçün ki sensen bir gedâ ol bârlık

Fuzûlî:

Sâkiyâ mey sun ki dâm-ı gam durur hüş-yârlık
Mestliktir kim kılır gam ehline gam-hârlık
Vâr fikrin yok gamın çekmek nedir bir câm ilen
Bî-haber kıl kim bana bir ola yokluk varlık
Can metâ’ının bahâsıdır ne kim devrân verir
Turfe bu kim sanırım şefkattir ol gaddârlık
Benden âhir çün kılar bî-zârlık esbâb-ı dehr
Dehr esbâbından ol yeğ kim kılam bî-zârlık
Ta’ne-i ağyâr çekmektir işim bir yâr için
Kim olup ağyâra yâr eyler bana ağyârlık
Çekme zahmet çek elin tedbîr-i derdimden tabîb
Kim değil sen bildiğin ben çektiğim bîmârlık
Ey Fuzûlî eylerem kat’-ı ta’allûk barçadan
Bu tarîk içre bana tevfîk ederse yârlık